ÇERALAN! Köyüm.....Köyünüz....Köyümüz....
Aslında bu sözcük
içinde ne çok şey barındırır. Ayın dağların yamacından gecenin karanlığını
boğarak doğuşunu, seher vakti çamların arasından yayılan güneş ışığını,
ovalarda,yamaçlarda tahta oluklardan veya şırıldayarak pınarından akan buz gibi
soğuk suları, yanık buğdayları, kulakları tırmalayan börtü-böcek
seslerini......
Saflığı,samimiyeti,çocuksu mutluluktaki yarı göçebe hayatları.....vb. akıllara gelen bütün güzellikler işte....Hayal et, edebildiğin kadar.....
Saflığı,samimiyeti,çocuksu mutluluktaki yarı göçebe hayatları.....vb. akıllara gelen bütün güzellikler işte....Hayal et, edebildiğin kadar.....
Köyüm Adana ili
Saimbeyli ilçesine bağlı 1500 rakımlıdır. Adana’ya 199, Saimbeyli’ye 62 km uzaklıkta, yani şehrin unuttuğu
Torosların eteklerine kurulmuş şirin bir köy . 2012 yılında 1148 toplam nüfusa
sahipti.
Buraya ilk yerleşimin nasıl olduğu konusunda
kesin bilgiler yok ama Feke ilçesinin Tapan köyünden kabileler(Bir rivayete
göre 9 kabile) geldiği düşünülüyor. Bu kabileler: Kırıuşağı(Sarılar bu
kabileden ayrılır), Duruuşağı, Paşalıuşağı, Çoktanuşağı, Bozdoğanuşağı(Bekir Efendi
bu kabiledendir), Hamzalaruşağı, Havalıuşağı(Kötünden geldiği düşünülür. Öden ve
Kansular olarak iki kabile oluşturur.)
İlk yerleşim yeri bugünkü Aşağı Salak
yaylasıdır. Buraya yerleşen aileler zamanla su sorunu olunca bugunkü yerleşim
alanına(Armut Alanı deniyormuş) çıkarlar .
Köyümüzün adının
nereden geldiğiyle ilgili iki rivayet var.
Kozan da hava çok sıcak
olduğu için askerler yaz aylarında dinlenmek için bugünkü Aşağı Salak yaylasına
getirilirmiş. Buraya da Çeri Alanı (asker alanı) denirmiş. Zamanla Çeri Alanı köyümüzün
bugünkü adına yani Çeralan şekline dönüşmüş.
Diğer rivayet ise şöyle:Hanaylı
denilen yerde(Caminin üst tarafı) Çarlak adı verilen bir tesis varmış. Çarlak
zamanla “Çeralan” şekline dönüşmüştür.
1905 yılında verilen bir soy ağacına göre
kökenlerimiz Orta Asyadan Arap yarımadasına kadar dayanmaktadır. Sarılar ve
Duraklı kabilesinin kökeni (Bunlar kesin olanlar,diğerleri de olabilir)Türkistan ulularından Necmeddin-i Kübrâ (Ahmed bin
Ömer (1145-1221)Ebû’l-Cennab Necmeddin-i
Kübrâ el-Hivakî el-Harezmî)bağlantısıyla Peygamberimize kadar
uzanır.
Köyümüzün ören yerleri geçmişe dair yaşam izlerini taşıyan kalıntılarıyla
her zaman dikkat çekmiştir.Aşağı Salak mevkinde bulunan “Çürük Kale”nin
Roma-Bizans döneminden kalma olabileceği söyleniyor.
Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu
Müdürlüğünün belirlediği Adana Sit Alanı içinde köyümüzden Köristen
mevki 1. Derece arkeolojik sit alanı, Kirli Armutlar-Göğçincik mevki 3. Derece
arkeolojik sit alanı, Hoyhoybeleni mevki 3. Derece arkeolojik sit alanı, Çokça
Tepede 1. Derece arkeolojik sit alanı olarak belirlenmiş. Özellikle
Köristenden bol miktarda cere kalıntıları bulunduğunu çocukluğumda duymuştum.
Kirli Armutlar-Göğçincik mevkiinde kocaman bir cere bulunduğunu, içinde bir su
olduğunu ve o suyun altın suyu olduğunu
anlamadıkları için toprağa döküldüğü çocukluğumun dumanlı hatıralarındandır.
Çokça Tepede de bir yeraltı şehri olduğu söylentisini hatırlıyorum. Bunların dışında Bahçe denilen yerde de eski kalıntılar olduğu söylenir. Köyümüzün ören yerlerinin tam anlamıyla araştırılmadığını düşünüyorum. Bir gün belki saklı kalan yaşam izleri gün yüzüne çıkartılarak bugünlerimize ışık tutması sağlanır.
Alayla yaylasında Çandırlar mevkisinde ormanın kenarındaki tarlalardan taşlaşmış salyangozlar toplardık. Bazen de denizde yaşayan canlılara benzeyen taşlar bulurdum. Şimdi bunların neyin fosil kalıntısı olduğunu merak ediyorum aslında. Belki milyarlarca yıl öncesinde oralar denizdi ve bir şekilde dağa dönüşüp içindeki canlıları fosilleşmiş olabilir. Aranızda taş salyangozlardan toplayan var mıydı bilmiyorum ama bende bir tanesi hala duruyor...
Çokça Tepede de bir yeraltı şehri olduğu söylentisini hatırlıyorum. Bunların dışında Bahçe denilen yerde de eski kalıntılar olduğu söylenir. Köyümüzün ören yerlerinin tam anlamıyla araştırılmadığını düşünüyorum. Bir gün belki saklı kalan yaşam izleri gün yüzüne çıkartılarak bugünlerimize ışık tutması sağlanır.
Alayla yaylasında Çandırlar mevkisinde ormanın kenarındaki tarlalardan taşlaşmış salyangozlar toplardık. Bazen de denizde yaşayan canlılara benzeyen taşlar bulurdum. Şimdi bunların neyin fosil kalıntısı olduğunu merak ediyorum aslında. Belki milyarlarca yıl öncesinde oralar denizdi ve bir şekilde dağa dönüşüp içindeki canlıları fosilleşmiş olabilir. Aranızda taş salyangozlardan toplayan var mıydı bilmiyorum ama bende bir tanesi hala duruyor...
Köyümde yaşanan hayatlar her zaman masalsıdır. Büyülüdür, sevdalıdır....Umut doludur. Vefalıdır, samimidir, dürüsttür, dostanedir. Toprak kokar, rahmet kokar,huzur dağıtır. Torosların eteklerini şenlendiren büyülü ormanların arasında pırıl pırıl parıldayan köyümüz.....Bizim köyümüzdür........
Unutmayalım,unutturmayalım.....
https://www.youtube.com/watch?v=vI7qqJuv040
- (Köyümüzle ilgili bilgiler vererek yazımın zenginleşmesini sağlayan Ali SARIKAYA(Amcam) ve Mustafa SARIKAYA(Sarı Mustafa)’ya çok teşekkür ediyorum.




Selamunaleykum kardeşim. Yaptığın çalışma için tebrik ediyorum. Benim de kendi köyüm için de yaptığım bir çalışma vardı. İstersen bu çalışmayı youtube dan "Karayiğit köyü resim sergisi"diye girersen burdan ulaşabilirsin.
YanıtlaSilTeşekkürler
YanıtlaSil